24 Mart 2015 Salı

BEN GELMEDİM DAVA İÇİN

Benim bunda kararım yok, ben bunda gitmeğe geldim
Bezirganem metaım çok, alana satmağa geldim

Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için
Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim

Dost esrüğü deliliğim, aşıklar bilim neliğim
Denşürüben ikiliğim, birliğe bitmeğe geldim

Ol hocamdır ben kuluyum, Dost bağçesi bülbülüyüm
Ol hocamın bağçesine, şad olup ötmeğe geldim

Bunda biliş olan canlar, anda bilişirlermiş
Bilişüben Hocamla, halim arzetmeğe geldim

Yunus Emre aşık olmuş, Maşuka derdinden ölmüş
Gerçek erin kapısında, canım arz etmeğe geldim

Yunus Emre



Yunus Emre, yüzyıllar ötesinden sesleniyor. Sevgiye, hoşgörüye, kardeşliğe çağırıyor bizleri. Aradan yüzyıllar geçse de hiç eskimiyor söyledikleri. Zîrâ hakikâti güzelce dile getiriyor.
"Ben gelmedim davi için
Benim işim sevgi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmağa geldim."
Bu dörtlük, hakikâti güzelce dile getirmenin örneklerinden birisi.
Yıkmak kolay, yapmak zordur. Yunus Emre, gönül yapmayı iş edinmişti.
Yukardaki dörtlükte "davi" kelimesi, "kavga" anlamına gelir. Kavga karşımızdaki insanı, bizden iyice uzaklaştırır. Adeta kemileştirir. Yunus emre, tebliğ vazifesini sevgiyle yapmak istiyor. Kavga karşıda duranı yok etmeye, susturmaya yöneliktir. Yunus Emre, sevgi diliyle karşı tarafta duran insanı kazanmak istiyor.
"Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim
Dünya kimseye kalmaz."
Sevgi, insanoğlunun en etkili, en kalıcı anlaşma dilidir. Yakınlaşmak için önce sevmek gerekiyor. Sevmeyince söz yerini bulmuyor. Olması gerekenler olmuyor. Sevgi diliyle zorluklar aşılabilir. "İman etmedikçe, cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız" diye buyuruyor Peygamber Efendimiz.
Birbirimizi yeterince sevebiliyor muyuz? Şiirde "dost kelimesiyle Allah-u Teâlâ'ya işaret vardır. En büyük dost, en merhametli dost, en cömert dost, en koruyucu dost, en affedici dost, en güzel dost Allah-u Teâlâ'dır.
Halk arasında söylenen "Dost istersen Allah yeter." sözü bu anlamda dikkat çekicidir.
Gönül, sımsıcak bir kelime... Bu kelimede müthiş bir anlam zenginliği var. Deyimlerimizi hatırlayalım. Gönül vermek, gönül almak, gönül kırmak, gönül yapmak, gönlünden geçmek, gönlü kalmak, gönüllü olmak, gönülsüz olmak, gönülden vermek, canı gönülden, gönlü hoş olmak, gönlü geçmek, gönlü kararmak... Eski Türkçe'deki "köngül" kelimesi zaman içinde "gönül" diye söylenir olmuş.
"Dostun evi gönüllerdir." Mısrası bir hadis-i kûdsîden mülhemdir. Şöyle buyuruyor: "Ben yere göğe sığmazdım. Mü'min kişinin gönlüne sığdım." Gönül, Allah'ın evidir. Tasavvufta gönlün temiz tutulması tavsiye edilir. Mevlânâ Hazretleri bu anlamda gönlü aynaya benzetir. Tozlu, kirli aynada bir şey görünmez ama temizlenmiş aynada gerçeği görebiliriz. Bundan dolayıdır ki aynaya benzeyen gönül, temiz tutulmalıdır.
"Gönüller yapmağa geldim" diyor Yunus Emre. Gönlümüzde olan, dilimize yansır. Gönlümüzde olan bakışlarımıza yön verir. Gönlü doğru olan, doğruluktan yanadır. Kendi özümüze bir bakalım, gönlümüzü yoklayalım, ne haldeyiz? Gönüller temiz olunca ve gönüller yapılınca, yeniden başlayacağız hayata. Bir de "Benim gönlüm temiz" diyenler var. Gönlünün temiz olduğunu iddia edenler, sözleri ve tavırlarıyla gönül temizliğini göstermelidir derim.
"Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil"
Yunus Emre, gönül yıkmanın olumsuz sonuçlarını bu dört mısrâda etkili bir şekilde ifade etmiş. İfade kudreti diye buna derler. Yoksa Yunus adı anılır mıydı hiç?http://dergi.altinoluk.com/index.php?sayfa=yazarlar&yazar_no=785&MakaleNo=d175s033m1&AdBasHarf=M&limit=0-15

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder