29 Ağustos 2012 Çarşamba
Unutamayacaksın beni , Can DÜNDAR
Ne kadar benzemesem de ona, hiçbir zaman beni onun yerine koyamasan da,
Unutamayacaksın beni ,
Çünkü gelen gideni özletir aşkta. Can DÜNDAR
27 Ağustos 2012 Pazartesi
Günün adamı olmaya çalışma,
Günün adamı olmaya çalışma,
Hakikatin adamı olmaya çalış.
Çünkü gün değişir,
Hakikat değişmez...
Mevlana/Rumi
Hakikatin adamı olmaya çalış.
Çünkü gün değişir,
Hakikat değişmez...
Mevlana/Rumi
''Bir 'hoşçakal'a sığdırdı beni
''Bir 'hoşçakal'a sığdırdı beni
Yere göğe sığdıramadığım.''
*Necip Fazıl Kısakürek
Yere göğe sığdıramadığım.''
*Necip Fazıl Kısakürek
Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında
Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında en güzel çare,
dağ ile karı başbaşa bırakmaktır.
Gün gelip karlar eridiğinde; dağ yolunuzu gözleyince
en güzel cevap, başka bir dağdan selam yollamaktır.
*Hz.Mevlana
dağ ile karı başbaşa bırakmaktır.
Gün gelip karlar eridiğinde; dağ yolunuzu gözleyince
en güzel cevap, başka bir dağdan selam yollamaktır.
*Hz.Mevlana
Hepsi bu....!
Ucuz insanlara pahalı gelmen senin değil onların suçu.
Unutma ki, İnsan anlayana çok,
Anlamayana eksik görünür.
Hepsi bu....!
*Marquez
Unutma ki, İnsan anlayana çok,
Anlamayana eksik görünür.
Hepsi bu....!
*Marquez
Dost ise
Dost ise düşünme, ver ömrünü gitsin.
Dost değilse, hiç bekletme yol ver gitsin...
Mevlana/Rumi
Dost değilse, hiç bekletme yol ver gitsin...
Mevlana/Rumi
*Şems-i Tebrizi
Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma.
Bütün kapılar kapansa bile, sonunda
'O' sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar.
Sen şu anda göremesen de, dar geçitler
ardında nice cennet bahçeleri var.
*Şems-i Tebrizi
Bütün kapılar kapansa bile, sonunda
'O' sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar.
Sen şu anda göremesen de, dar geçitler
ardında nice cennet bahçeleri var.
*Şems-i Tebrizi
Hangisine kırgınsın
Sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın, tutmayacak bir ele uzattığın için kendine mi kızgınsın ?
*Mevlana/Rumi
*Mevlana/Rumi
Ne acıdır
Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması. 'Ben' deyip susması, 'Sen' deyip ağlamaklı kalması.
Nazım Hikmet RAN
Nazım Hikmet RAN
Çocuk Olsam Yeniden..
Çocuk Olsam Yeniden..
Bir tek Düştüğüm İçin Acısa İçim,
Ve Kalbim; Çok Koştuğum Zaman Çarpsa Sadece...
- Cemal Süreya
Bir tek Düştüğüm İçin Acısa İçim,
Ve Kalbim; Çok Koştuğum Zaman Çarpsa Sadece...
- Cemal Süreya
Aminnnnnn
Lisânı ağızda olanı değil,
Lisânı gönülde olanlara Yâr et Bizi…
Tebessümü simâsında olanı değil,
Tebessümü gönülde olanlara kat bizi…
Aşkı tende sananı değil,
Aşkı ruhunda can,bilenlere arat bizi. (Hz.Mevlana)
Lisânı gönülde olanlara Yâr et Bizi…
Tebessümü simâsında olanı değil,
Tebessümü gönülde olanlara kat bizi…
Aşkı tende sananı değil,
Aşkı ruhunda can,bilenlere arat bizi. (Hz.Mevlana)
•Hz.Mevlana
Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa?
Bilemezsin,bilseydin ödün kopardı; dokunamazdın.
•Hz.Mevlana
Bilemezsin,bilseydin ödün kopardı; dokunamazdın.
•Hz.Mevlana
Hepsi bu !
Hayatına girerken farklı sandığın kişinin
Aslında diğerleri gibi olduğunu terkedilince anlarsın.
Anlarsın ki aslında kimsenin, farkı yok kimseden.
Sadece biri daha iyi yalan söyler,
Biri daha iyi oynar oyununu.
Hepsi bu !
-Can Yücel
Aslında diğerleri gibi olduğunu terkedilince anlarsın.
Anlarsın ki aslında kimsenin, farkı yok kimseden.
Sadece biri daha iyi yalan söyler,
Biri daha iyi oynar oyununu.
Hepsi bu !
-Can Yücel
düşün ki...
düşün ki...
mevsimlerim bile hükmünü yitirdi
biraz da failine benzeyen bir cinayetim şimdi
alacasında yığılmışsam ortalık yerine bu kentin
bu kent dedimse,
-bağırsam çığlığım ağır gelecek bu kente-
Can DÜNDAR
25 Ağustos 2012 Cumartesi
Şu Yalan Dünyayı Aşksız Geçirme
BESTE: AVNİ ANIL
USUL: SEMÂÎ
MAKAM: HÜZZAM
SOLİST:EDA KARAYTUĞ
****
Şu yalan dünyayı aşksız geçirme
Gönülden gönüle akıver gitsin
Üzülme sevgilin terketti diye
Sen de birisini yakıver gitsin
Bir yaprak düşerse bir gül bitermiş
Tanrı canı bize aşk için vermiş
*
Biten sevgilerin adını anma
Bir tatlı anıya katıver gitsin
Unut unutanı boş yere yanma
Aklını birine takıver gitsin
Bir yaprak düşerse bir gül bitermiş
Tanrı canı bize aşk için vermiş
23 Ağustos 2012 Perşembe
19 Ağustos 2012 Pazar
- Nem Kaldı -
Parsel Parsel Eylemişler Dünyayı
Bir Dikili Taştan Gayrı Nem Kaldı
Dost Köyünden Ayağımı Kestiler
Bir Akılsız Baştan Gayrı Nem Kaldı
Padişah Değilem Çeksem Otursam
Saraylar Kursam Da Asker Yetirsem
Hediyem Yoktur Ki Dosta Götürsem
İki Damla Yaştan Gayrı Nem Kaldı
Mahsuni Şerifim Çıksam Dağlara
Rastgelsem De Avcı Vurmuş Marala
Doldur Tüfeğini Beni Yarala
Bir Yaralı Döşten Gayrı Nem Kaldı
Aşık Mahzuni Şerif
Padişah Değilem Çeksem Otursam
Saraylar Kursam Da Asker Yetirsem
Hediyem Yoktur Ki Dosta Götürsem
İki Damla Yaştan Gayrı Nem Kaldı
Mahsuni Şerifim Çıksam Dağlara
Rastgelsem De Avcı Vurmuş Marala
Doldur Tüfeğini Beni Yarala
Bir Yaralı Döşten Gayrı Nem Kaldı
Aşık Mahzuni Şerif
17 Ağustos 2012 Cuma
~Can Yücel~
''YORMAK istemiyorum artık kimseyi YORGUNUM zira..!!!
''Kelimeleri yanyana getiresim yok KENDİMİ anlatmak için... Yeni bir alfabe arıyorum konuşabilmek için...
''Hiç söylenmemiş sözler duymaya ve yeniden cümleler kurmaya ihtiyacım var. Yetmiyor bildiklerim...
~Can Yücel~
''Kelimeleri yanyana getiresim yok KENDİMİ anlatmak için... Yeni bir alfabe arıyorum konuşabilmek için...
''Hiç söylenmemiş sözler duymaya ve yeniden cümleler kurmaya ihtiyacım var. Yetmiyor bildiklerim...
~Can Yücel~
Doğru söze ne denir....
en acıtıcı yara, asıl yanılanın insanın kendisi olduğunu anlamasıdır.
izi hiç silinmeyen tek yara, kendine ihanet eden bilinç tarafından
kanatılmıştır! en güç affedilen hata, insanın kendisine ait olandır
aslında...
|Buket Uzuner|
|Buket Uzuner|
13 Ağustos 2012 Pazartesi
Güzel Sözler Bunlar...
Hiç kimseyi yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum. [Tezer Özlü]
10 Ağustos 2012 Cuma
Can Dündar'dan...
“İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır”, der Dostoyevski…
Veda acısı, kabuğunu soyar insanın; yıldızını kazıyıp çırılçıplak ortaya serer.
Birlikteliğin örttüğü tüm kusurları ayrılık sergiler.
Bir ayrılık arifesinde helalleşilir ve o an hakiki tabiatlarıyla yüzleşilir.
Veda acısı, kabuğunu soyar insanın; yıldızını kazıyıp çırılçıplak ortaya serer.
Birlikteliğin örttüğü tüm kusurları ayrılık sergiler.
Bir ayrılık arifesinde helalleşilir ve o an hakiki tabiatlarıyla yüzleşilir.
“Ölene kadar” diye söz verilmiştir, ama “ölüm yolunda” başka tercihler belirmiştir.
Kararsız prensesin vicdani azap çekerken 7 cücelerin somurtkanı “aklini başına” al diye fısıldar kulağına; haytası ise “kalbinin sesini” dinle diye çekiştirir eteğinden.
Hep hayran bakan gözlere, hatalar takılmaya başlar.
“Ama”yla biter alelade iltifat cümleleri: “Sen iyi bir insansın, ama arkadaşların kötü”,
“Seni seviyorum, ama bu ilişkide mutlu değilim”,
“Ben başka türlü bir beraberlik düşlemiştim” vs.vs.
Sonra gelsin uykusuz geceler… Bir türlü karar verememeler…
Ruhen gidip gelmeler…
“Hele biraz daha zaman geçsin” diye nikah ertelemeler…
Birlikteymiş gibi yaparken, sevecek başka yüzler, yüzecek başka denizler kollamalar.
“Aslında bütün bunlar bizim iyiliğimiz için’e kendini kandırmalar.
Sonrası hep aynı:
Bekleyenin “Hani sonbaharda buluşacaktık. Hazan geldi geçti, sen gelmez oldun” sızlanmaları…
Bekleyenin “Geliyorum az kaldı” oyalamaları…
Bittiğini bile işi uzatmalar; söyleyemedikçe hepten batağa saplanmalar…
Terke makul bir gerekçe ararken hepten çarşafa dolanmalar…
Veda konuşmasında süslü iltifat cümlelerinin arasına, o cümleleri hiçleştiren mayınlar serpiştirmeler…
Üzgün görünmeler… Bağış dilenmeler…”…ama kaçınılmazdı” demeler…
“Sözünden caydın” yakınmalarını “Sen de eski sen değilsin.
Değişmişsin” diye göğüslemeler…
…asil kendinin değiştiğini bilmezden gelmeler…
Ve son sahne:
Terk edenin o mahcup “Gönlüm başkasında” itirafına karşılık terk edilenin kirik calimi:
“uğurlar olsun! Ben yoluma devam ediyorum”.
İhanetler hep böyledir: ilki, bir yenisine gebedir; ikincisi daha az acı verir.
Ondan sonra dur durak yoktur:
Güvenilmez aşık, sevdikçe kıran, gezdikçe ardında bir kırık kalpler mezarlığı bırakan bir dervişe döner.
Artik acılara hapsolmuştur: Buluşmak istedikçe ayrılacak, birleşmeye çalıştıkça parçalanacak, sonunda terk ettiklerinin “ah’ı tutup terk edildiğinde mukadder yalnızlığına kapanacaktır.
CAN DÜNDAR
Kararsız prensesin vicdani azap çekerken 7 cücelerin somurtkanı “aklini başına” al diye fısıldar kulağına; haytası ise “kalbinin sesini” dinle diye çekiştirir eteğinden.
Hep hayran bakan gözlere, hatalar takılmaya başlar.
“Ama”yla biter alelade iltifat cümleleri: “Sen iyi bir insansın, ama arkadaşların kötü”,
“Seni seviyorum, ama bu ilişkide mutlu değilim”,
“Ben başka türlü bir beraberlik düşlemiştim” vs.vs.
Sonra gelsin uykusuz geceler… Bir türlü karar verememeler…
Ruhen gidip gelmeler…
“Hele biraz daha zaman geçsin” diye nikah ertelemeler…
Birlikteymiş gibi yaparken, sevecek başka yüzler, yüzecek başka denizler kollamalar.
“Aslında bütün bunlar bizim iyiliğimiz için’e kendini kandırmalar.
Sonrası hep aynı:
Bekleyenin “Hani sonbaharda buluşacaktık. Hazan geldi geçti, sen gelmez oldun” sızlanmaları…
Bekleyenin “Geliyorum az kaldı” oyalamaları…
Bittiğini bile işi uzatmalar; söyleyemedikçe hepten batağa saplanmalar…
Terke makul bir gerekçe ararken hepten çarşafa dolanmalar…
Veda konuşmasında süslü iltifat cümlelerinin arasına, o cümleleri hiçleştiren mayınlar serpiştirmeler…
Üzgün görünmeler… Bağış dilenmeler…”…ama kaçınılmazdı” demeler…
“Sözünden caydın” yakınmalarını “Sen de eski sen değilsin.
Değişmişsin” diye göğüslemeler…
…asil kendinin değiştiğini bilmezden gelmeler…
Ve son sahne:
Terk edenin o mahcup “Gönlüm başkasında” itirafına karşılık terk edilenin kirik calimi:
“uğurlar olsun! Ben yoluma devam ediyorum”.
İhanetler hep böyledir: ilki, bir yenisine gebedir; ikincisi daha az acı verir.
Ondan sonra dur durak yoktur:
Güvenilmez aşık, sevdikçe kıran, gezdikçe ardında bir kırık kalpler mezarlığı bırakan bir dervişe döner.
Artik acılara hapsolmuştur: Buluşmak istedikçe ayrılacak, birleşmeye çalıştıkça parçalanacak, sonunda terk ettiklerinin “ah’ı tutup terk edildiğinde mukadder yalnızlığına kapanacaktır.
CAN DÜNDAR
BAĞLANMAYACAKSIN
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
CAN YÜCEL
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
CAN YÜCEL
7 Ağustos 2012 Salı
Güzel Söylenmiş Sözlerden Öğrenilecek Çok şey Var...
Bir kez olsun aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır...!!
*Andrey Tarkovski
*Andrey Tarkovski
taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.
Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur seyrederim. Adam
belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile
oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir.
İşte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan
öncekilerdir. Jacob Riis
5 Ağustos 2012 Pazar
Özdemir ASAF
Geleceğim, bekle dedi gitti,
Ben beklemedim, o da gelmedi...
Ölüm gibi bir sey oldu..
Ama kimse ölmedi...
Ben beklemedim, o da gelmedi...
Ölüm gibi bir sey oldu..
Ama kimse ölmedi...
Özdemir ASAF
Özdemir ASAF'tan-5
Birisi mutsuzluğundan söz ediyorsa, uzağında birisi vardır. Mutluluğundan söz ediyorsa, yakınında.
Özdemir ASAF
Özdemir ASAF
YALNIZLIK PAYLAŞILMAZ
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan...
Dışından anlaşılmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan...
Paylaşılmaz.
Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
Özdemir ASAF
Özdemir Asaf
''Bunca vefasızlıktan sonra, bazılarının ederi kalmadı artık gönlümde... Kaç'a deseler hiç'e sayarım.''
Özdemir Asaf
Özdemir Asaf
4 Ağustos 2012 Cumartesi
Özdemir SAF'tan -3
Burada ben varım, orada o var.
Buraya oradan gelen bu şarkılar,
Atar beni oraya, onu buraya kadar.
Ben orada olurum, o buraya gelince.
Buluşamayacağız bu müzik bitmedikçe.
Özdemir ASAF'tan
Seni düşlerime aldım,
Uykusuz kaldım.
Seni uykularıma aldım,
Düşsüz kaldım.
Başıma aldım, sensiz;
Uykusuz kaldım.
Seni uykularıma aldım,
Düşsüz kaldım.
Başıma aldım, sensiz;
Gönlüme aldım, başsız,
Sensiz, yollarda pulsuz,
Pullarda mektupsuz kaldım.
Sana adlar aradım..
Ardında adsız kaldım.
Sensiz, yollarda pulsuz,
Pullarda mektupsuz kaldım.
Sana adlar aradım..
Ardında adsız kaldım.
Yalnızlığa Alışmalı
Bavulları hep toplu durmalı insanın...
Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...
Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vazgeçmeli...
İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...
Yalnızlığa alışmalı...
Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. Dayanışma... günümüz borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden biri artık...
Bireyin keşif çağı, geride kırık dökük yalnızlıklar bıraktı.
Terörün bile bireyselleştiği çağdayız. Zaman, birlikten kuvvet doğurma
zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme
zamanıdır.
İşte o yüzden alışmalı yalnızlığa...
Sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan...
Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı... Hüzünlü bir
şarkıyla paylaşılan gecelerde başım dayayacak bir omuz arama
huylarından vazgeçmeli... Sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe
alışmalı...
Romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına...
"Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşılmışsa yalnızlık olmaz" dizeleriyle başlamalı güne...
Telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kimse yok" denmeli, "... belki de hiçbir zaman olmayacak..."
Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...
Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.
Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı öldürür.
O yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli bulmalı insan...
Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı... Kendiyle hesaplaşmaya çalışmalı...
Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır olmalı...
Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli...
Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...
Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...
Yollarla barışmalı...
Yalnızlığa alışmalı...
Can Dündar
Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...
Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vazgeçmeli...
İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...
Yalnızlığa alışmalı...
Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. Dayanışma... günümüz borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden biri artık...
Bireyin keşif çağı, geride kırık dökük yalnızlıklar bıraktı.
Terörün bile bireyselleştiği çağdayız. Zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.
İşte o yüzden alışmalı yalnızlığa...
Sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan... Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı... Hüzünlü bir şarkıyla paylaşılan gecelerde başım dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli... Sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...
Romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına...
"Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşılmışsa yalnızlık olmaz" dizeleriyle başlamalı güne...
Telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kimse yok" denmeli, "... belki de hiçbir zaman olmayacak..."
Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...
Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.
Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı öldürür.
O yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli bulmalı insan...
Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı... Kendiyle hesaplaşmaya çalışmalı...
Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır olmalı...
Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli...
Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...
Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...
Yollarla barışmalı...
Yalnızlığa alışmalı...
Can Dündar
2 Ağustos 2012 Perşembe
Mevlana'dan...
Nasibinde varsa, alırsın karıncadan bile ders. Nasibinde yoksa, bütün cihan önüne serilse sana ters." - Mevlana"
KABUL ETMENİN ÖZGÜRLÜĞÜ
Kendini reddeden bir insan, dünyayı da reddeder.
Kendini reddeden insan yaradanı'da reddeder.
Kendini kabul ettiğin anda, her şey kabul edilmiştir...
Her şey olması gerektiği gibidir.
O zaman "olması gerektiği gibi" ile "şu an olan" arasında fark yoktur.
"Olması gereken", "şu an olan" olur.
Ve birden bir kutlama yükselir.O nedenle KABUL ET...
Sevgi ancak kendini, diğerini, dünyayı derin bir şekilde kabul ettiğin zaman mümkündür.
KABUL ET...
Çünkü herhangi bir şeyi reddedersen gerginleşeceksin. Rahatlamak istersen kabul etmek bunun yoludur.
Etrafında olan her şeyi kabul et; bırak o organik bir bütün haline gelsin.
Bu böyledir, her şey birbiri ile ilişkilidir.
***
OSHO
Kendini kabul ettiğin anda, her şey kabul edilmiştir...
Her şey olması gerektiği gibidir.
O zaman "olması gerektiği gibi" ile "şu an olan" arasında fark yoktur.
"Olması gereken", "şu an olan" olur.
Ve birden bir kutlama yükselir.O nedenle KABUL ET...
Sevgi ancak kendini, diğerini, dünyayı derin bir şekilde kabul ettiğin zaman mümkündür.
KABUL ET...
Çünkü herhangi bir şeyi reddedersen gerginleşeceksin. Rahatlamak istersen kabul etmek bunun yoludur.
Etrafında olan her şeyi kabul et; bırak o organik bir bütün haline gelsin.
Bu böyledir, her şey birbiri ile ilişkilidir.
***
OSHO
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)